08 Mayıs 2023

Güneşli Pazartesiler İçin




 İçindeyken pek anlaşılmıyor fakat bir şeyler değişiyor. Yaşam deneyimi dediğimiz şeyi de yaşamayan bilemiyor.

   Bir kapıdan girip tekrar dışarı çıkan, aynı kişi değil. Bunu uzaklardan bakarak anlayamazsınız.

  Güvenli bir mesafedeki gözlemci, kafasındaki şablonla karşısındaki manzarayı doğru bir şekilde yorumlayamaz.

  Elindeki kısıtlı veriye dayanarak şanslı bir tahminde bulunduğu varsayımıyla dalmak gerekir.

Çözünmeyi, kaybolmayı, parçalanmayı ve yanılgıyı da göze almayı gerektirir. Herkesin harcı değildir.

 Bir de buna gerçekten değer mi, ona da bir bakmak gerekir.

Devraldığı birikim, tecrübe, prensipler ve yoğurt yiyişiyle bulunduğu yer ve zamanı kavrayabildiği ölçüde, soluğuna güvenen zurna çalabilir.

Zamanın ruhunu anlayabilmek ve yakalayabilmek mühim çünkü tek atış şansı vardır.

Anlamak yetmez, değiştirmek de gerek derseniz; bildiğinizi sandığınız her şeyi ve yenilerini parçalayıp sürece içeriden dahil olarak kendi bünyenizde yeniden üretmeniz, süreçle bir olup birlikte değişmeniz gerekir.

Eğer niyetiniz ‘entelektüel gevezelik ve trafik polisliği’ değilse; elli, yüz, iki yüz veya bin beş yüz senelik ezberlerle bu iş olmaz.

Üst akıl gibi tepeden ve uzaklardan parmak sallayıp ahkam keserek, kirlenmekten imtina ederek, bilmiş bilmiş sırf “Ben demiştim.” diyebilmek için fesatça fırsat kollayarak da.

O kendinden emin, içi bomboş havanızın altında; gerçekle ilk yüzleştiğiniz anda, donakalıp altınızı ıslatarak -kerameti kendinden menkul- engin bilgi denizinizin, gerçekte bir karşılığı olmadığını görebilirsiniz.

İster uzaktan seyredin, dilerseniz parçası olmayı seçin ama şurası kesin; baştan biraz soğuk ama girince alışıyorsun.

Öyle veya böyle, istesek de istemesek de bir şeyler değişiyor.

Nasıl olacak, neye benzeyecek dersiniz?

En azından böyle olmaması gerektiğini kestirebiliyoruz.

Halk bu şartlar altında geçinemez, devlet bu şekilde yönetilemez. Bu yapı artık sürdürülemez.

Yaşananların sorumlusu ve sebebi sanki onlar değilmiş ve vaziyet de öyle abartıldığı gibi o kadar da kötü değilmiş gibi üstelik bir de dikkatleri başka taraflara çekmeye çalışarak bir dönem daha vermemizi istiyor yılların iktidarı.

Devralacağı enkazdan, hep birlikte ayağa kalkabilmemiz için desteğimizi istiyor muhalefet.

Bu defa dersine çok çalışmış, sınava iyi hazırlanmış, derli toplu, eli yüzü düzgün, kararlı, ne istediğini biliyor, güven veriyor ve kendinden emin.

İzlediği kutuplaştırıcı politikaların doğal sonucu olarak, parsellediği alan hapishanesine dönüşen iktidar; çoktan tamamlamış olduğu ömrünü, bir nebze olsun uzatabilsin diye zaten kapsadığı marjinal azınlığa doğru çaresizce genişlemeye çalışırken, mecburen toplumun geniş kesimlerine sırtını dönüyor.

Son arzusu, yalnızca bir hayat öpücüğü daha. O da yolluk niyetine değil ama. İstediği kalıcı olabilmek, ölümsüzlüğün öpücüğüyle ödüllendirilmek.

Bu esnada Bay Kemal boş durmuyor ve toplumun makul çoğunluğuna sesleniyor, tüm renkleri kapsayan zenginliğiyle geniş kitleleri; kendi yanında bir araya getiriyor ve gündemi, tempoyu kendisi belirliyor.

İzlediği yola, başından geçenlere ve hamlelerine baktığımdaysa bu yaştan sonra bana, satranç oyuncusu olmayı özendiriyor.

Hemen solundaysa dağ gibi aslanlar, aslanlar; ‘rüzgâr kanatlılar!’

Artık bir şeyler değişiyor, şu anda bile ve kaçınılmaz olarak değişecek de. Merakla bekliyorum, acaba halkımızın takdiri ne olacak?

Toplum, yetişkin insanlar gibi tercihlerinin sorumluluğunu alıp sonuçlarına katlanacak mı yoksa kendiyle yüzleşerek geçmişi geride bırakıp temiz bir sayfa açma cesaretini göstermek yerine suçu hayali birtakım dış güçlere mi atacak?

Yalnızca iyiyi, doğruyu ve güzeli değil; yanlış kararlar alıp hatalar yapmaya devam edebilmek, yanlış yollara sapabilmek için bile hür iradesine sahip mi çıkacak yoksa feragat mı edecek sonsuza kadar?

‘Güneşli Pazartesiler’ için yaşayıp görelim. İlk turda bitirelim.