Solculuk yapanlar aşinadır; uzun, yorucu ve bitmek tükenmek bilmez, ardı arkası kesilmeyen, sonsuz, sıkıcı toplantılara.
Hatta çoğu zaman; alınan kararları uygulamak için, harekete geçmeye hali bile kalmaz insanların.
Belirli ilkeler ve bir program doğrultusunda, ‘ne’ ve ‘nasıl yapmalı’ konusunda; derinlemesine analizler ve tartışmaların sonucunda uzlaşmaya varılır.
Kim olsa aynısını yapacağından; isimler önemsizdir, tartışılmaz. Zira herkes, üzerine düşen tarihsel sorumluluğun bilincindedir. Eleştirilebilir ve denetlenebilirler.
Kılıçdaroğlu, Türkiye Sağı’na; hiç alışık olmadıkları bir pratik yaptırdı.
Kutuplaşmış toplumun, farklı kesimlerinden gelen aktörlerini; belirli bir amaç doğrultusunda birleştirdi ve kimsenin, kendisini öteki hissetmeyeceği, temsil edilebildiği ve karar alma süreçlerine katılabildiği bir ortam yarattı.
Yaşadığı travmalarla paranoyaklaşan topluma, sağlıklı bir yuva önerdi.
Kimsenin ihtimal dahi vermediği, en umutsuz zamanda; Ankara ve İstanbul’u, güçlü iktidarın; arka bahçesi olmaktan çıkardı.
Belediye başkanları; mecliste zayıf olmalarına, engellenmelerine rağmen; halkın yararına, harika işlere imza atıyor ve tüm takdirleri topluyorlar.
Başarılı ve zor bir dönemin ardından -daha güçlü gelecekleri- ikinci dönemlerinde; kim bilir neler yapacaklar?
“Ankara’yı alan, İstanbul’u da alır.
İstanbul’u alan, Türkiye’yi alır.”
Şu durumda, hiç kimse kendini bu halka; kurtarıcı ya da kahraman olarak, zorla dayatamaz.
Çaresiz ve kuşatılmış hisseden “Bu musibetten nasıl kurtulacağız?” diyen halkta, belirsizlik ve yarattığı kaygıyı artırıyordu lakin; “gelecek uzun sürer.”
Usanmış ve bunalmış halk; “Bizi kim kurtaracak?” diye etraftan medet aramıyor, kurtarıcı veya efendi beklemiyor.
“Bana çabuk sandığı getirin.” diyor.
İllallah etmiş halk, “Allah, Allah!” diyor.
“Yuvarlandığım bu şarampolden, itildiğim bu çukurdan, körkuyulardan; kendimi ben çıkaracağım.” diyor.
Artık uçurumun kenarında değil, düşmekten korkmuyor.
Şahsen, adayın isminden ziyade; Football Manager’in Kış Transfer Yaması, benim için daha önemli.
Yaşanan onca şeyden sonra, başımıza gelmeyen kalmadı.
Kaybolmamak için, hayal etmeye; hayal kurmak için, ümide ihtiyacımız var.
Devam edebilmek için, güçlüklerle dolu hayatın acımasızlığında; küçük zafer kazanmaya.